S
SoruCevap
Zamanın bize getirdiği sıkıntı, stres ve hayatımızda istenmeyen durumlar olduğunda genelde bunu içine atan kişi sayısı fazladır. Durum böyle olunca bünyeniz hasta olmaya müsait hale gelmiş oluyor. Yazımızda panik atak tedavisi olup olmadığından bahsedeceğiz. Panik atak tedavisi için kullanılan yöntemlere baktığımızda 2 yol bulunduğunu görmekteyiz. Psikiyatrisiler tarafından ilaç tedavisi ile yapılan yöntemler ve psikolog,, psikoterapistler tarafından davranışçı tedaviler uygulayarak panik atağın giderilmesini sağlamaya çalışırlar. Panik atak tedavilerinin kişinin durumuna göre kısa veya uzun süreçte olabileceğini belirtelim. Yani doktorunuz sizin mevcut durumunuza göre size bir tedavi yöntemi ve süreci belirleyecek, daha sonra tedaviniz süreçsel olarak başlayacaktır. Panik Atak Nedir, Belirtileri Nelerdir? Panik atak hastalığı, bir çok psikiyatrik bozuklukta görülen, aniden beklenmeyen durumlarda ortaya çıkan yoğun kaygı bozukluğu, korku karışımı nöbettir. Bu durum kişiye öylesine korku verir ki kişi sanki başına kötü bir şey gelecekmiş gibi hisseder. Bu korkuyu yaşayan insan o ortamdan bir an önce ayrılmak isteyecektir. Bu durum çoğu kez doktor veya hastane gördüğünde geçebilir, kişide bir rahatlama olabilir. Panik atağın belli başlı belirtileri vardır. Bu hastalık; çarpıntı, kalp atışlarında artış, göğüs ve kolda ağrı ve uyuşmalar, titreme, sarsılma, terleme, soluk kesilmesi durumu, sıkışma, göğüste daralma, ağrı hissetme, baş dönmesi, sersemlik, düşecekmiş gibi hisse kapılma vb gibi belirtiler panik atak belirtileri olarak sayılabilmektedir. Her hastalığın ilacı mutluluk olduğu için sizlerde mutlu olarak hastalığınızı hafifletebilirsiniz. İLGİLİ HABER Yazın güneşlenirken dikkat: Aşırı sıcak beyin kanaması ve inme riskini tetikliyor Panik Atak Demografik Özellikler Nelerdir? Panik atak hastalığı çağımızda sıkça rastlanan hastalıklardan bir tanesi haline gelmiştir. Bu hastalığın psikologlarca tedavisi olmakla birlikte, kişiye belli başlı zararları vardır. Demografik olarak özelliklerinden bahsedecek olursak, bu hastalık her yaşta başlayabilir, en sık yaş aralığı 20-30 yaş aralığı olduğu biliniyor. Kişinin yaşı ilerledikçe bu oran düşer. Etnik veya ekonomik durumla bağlantısı bulunmayan bu hastalık, evli insanlarda daha az görülmektedir. Şehrin hızlı yaşamında hayatını sürdüren insanlarda daha çok rastlandığı görülmektedir. Kırsal kesimlerde bu hastalık oranı daha azdır.