Kendiliğinden özdeşçilik, insanların nedenlerini düşünmeden anlayabilecekleri bir kavramı ifade eder. Doğru düşünebilen her insan, çevresinde kendi bilincinden bağımsız bir dünya olduğunu kabul eder. Doğru düşünebilen her insan, çevresinde kendi bilincinden bağımsız bir dünya olduğunu kabul eder. Deli ya da budala olmayan herhangi bir insan çevresindeki dünyanın, kendi bilincine bağlı olmadan var olduğundan şüphe etmez. Özdeşçiliği bilmemelerine rağmen ilk düşünenlerin, canlı özdeşçi oluşları, bu "kendiliğinden anlaşılabilme"nin bir sonucudur. Ünlü bir diyalektikçinin dediği gibi, kendiliğinden özdeşçilik, "sağlıklı bir düşünceye sahip olan, akıl hastanesinden veya idealist düşünürlerin okulundan çıkmamış her insan için nesnelerin, çevrenin, dünyanın duyumlarımızdan, bilincimizden, ben'imizden ve genel olarak 'insandan bağımsız' varlığını kabul etmekten ibarettir."
Pratik yaşamlarında, insanlar bu kavrama her zaman şüphe etmemişlerdir. Örneğin, en aşırı özdeşçi (imateryalist) bile, otobüsün altında ezilmemek için karşıdan karşıya geçerken gözlerini açar. Dolayısıyla, insanlar pratik yaşamlarında kendiliğinden özdeşcidirler. Ancak kuramsal alanda özdeşçilik, idealist öğretiler tarafından reddedilmeye çalışılmıştır. İnsanların çevresine karşı pratik yaşamlarındaki bu doğal tutumları, yani “kendiliğinden özdeşçilik” deyimi, kuramsal alanda ileri sürülen ilk özdeksel kurguları anlatan “çocuksu özdeksel (saf maddecilik)” deyimiyle karıştırılmamalıdır.