S
SoruCevap
Misafir
İslam öncesi Arap toplumunun toplumsal yaşantısı hakkında bilgi
Arap Yarımadasında Mekke şehrinde doğan İslam dini ile birlikte bu toprakların sosyal yaşantısında birtakım değişiklikler meydana gelmiştir. Mekke Kabe’nin bu topraklar içerisinde bulunması açısından da kutsal bir şehirdir. İslamiyet doğmadan önce Mekke şehri sosyal ve kültürel açıdan pek çok olumsuzluğu içinde barındırmaktaydı. Haksızlıklar ve kötü alışkanlıklar bu şehrin içine işlemiş durumdaydı. Toplumda adaletsizlik yaygınlaşmış, güçlü olan zayıf olan ezer hale gelmişti.
Siyasi birlik barındırmayan Araplar bu dönemde bağımsız kabileler halinde yaşamaktaydı. Kan bağı olan aileye sorgusuz sualsiz itaat etmek uyulması gereken temel kuraldı.
Arap yarımadasında yaygın olan inanç putperestlikti. İnsanlar kutsallık yükledikleri putlara tapmaktaydı. İnsanlar bir yaratıcıya inanmakla birlikte bu putları o yaratıcıya ulaşmak için bir araç olarak kullanmaktaydı. Putlar en büyük Tanrı ile eşit sayılıyordu. Her kabile kendine ait bir puta sahipti ve put şeyhin evinde bulunuyordu. Bu putları kabul etmeyenler kabileye ihanet etmiş kabul ediliyordu. Lat, Menat ve Uzza adlı putlara tüm Araplar tarafından tapılıyordu.
Senede bir defa kutsal sayıldığı için hac düzenlenen Mekke aynı zamanda çok önemli bir ticaret merkeziydi. Bu dönemde yazı olmadığında sözlü dil gelişme göstermişti. Toplum üç tabaka halinde yaşamaktaydı. Köleler bütün haklardan yoksun bırakılmış azat edilme hallerinde hür olamamışlardır.
Arap Yarımadasında Mekke şehrinde doğan İslam dini ile birlikte bu toprakların sosyal yaşantısında birtakım değişiklikler meydana gelmiştir. Mekke Kabe’nin bu topraklar içerisinde bulunması açısından da kutsal bir şehirdir. İslamiyet doğmadan önce Mekke şehri sosyal ve kültürel açıdan pek çok olumsuzluğu içinde barındırmaktaydı. Haksızlıklar ve kötü alışkanlıklar bu şehrin içine işlemiş durumdaydı. Toplumda adaletsizlik yaygınlaşmış, güçlü olan zayıf olan ezer hale gelmişti.
Siyasi birlik barındırmayan Araplar bu dönemde bağımsız kabileler halinde yaşamaktaydı. Kan bağı olan aileye sorgusuz sualsiz itaat etmek uyulması gereken temel kuraldı.
Arap yarımadasında yaygın olan inanç putperestlikti. İnsanlar kutsallık yükledikleri putlara tapmaktaydı. İnsanlar bir yaratıcıya inanmakla birlikte bu putları o yaratıcıya ulaşmak için bir araç olarak kullanmaktaydı. Putlar en büyük Tanrı ile eşit sayılıyordu. Her kabile kendine ait bir puta sahipti ve put şeyhin evinde bulunuyordu. Bu putları kabul etmeyenler kabileye ihanet etmiş kabul ediliyordu. Lat, Menat ve Uzza adlı putlara tüm Araplar tarafından tapılıyordu.
Senede bir defa kutsal sayıldığı için hac düzenlenen Mekke aynı zamanda çok önemli bir ticaret merkeziydi. Bu dönemde yazı olmadığında sözlü dil gelişme göstermişti. Toplum üç tabaka halinde yaşamaktaydı. Köleler bütün haklardan yoksun bırakılmış azat edilme hallerinde hür olamamışlardır.